Ana içeriğe atla

Kayıtlar

                                                  Ruhun Yaşamı ve Ölümü Ruh hakkında birçok şey söylenmiştir. Antik filozoflardan tutun günümüz palavracılarına kadar herkes ruh hakkında birkaç fikir beyan etmiştir. İşte bu kervana ben de katılmaya karar verdim.   Kimisine göre 21 gram kimisine göre tam bir yalan ruhun yaşamı, olgunlaşması ve nihayetinde ölümü hakkında konuşacağım. Ruh... Ruh ölür mü? İçinizden evet demişseniz bu ne zaman gerçekleşir? Bir şeyi kaybedince mi yoksa her şeyi(!) elde edince mi olur bu olay? Peki ruh nasıl yaşar, nasıl olgunlaşır? Bilmem ki.    Bana kalırsa ruh öyle üflenen, daha bir hücre ya da et yığını iken oluşan bir şey değil. Başlarda başkalarının bizim için temellerini atıp inşasına başladığı daha sonra farkına varıp bu inşaata bizim de el attığımız bir olgudur ruh . Burada ayrımı zor olan husus ise karak...
En son yayınlar

Dr. Jekyll ile Bay Hyde

  Dr. Jekyll ile Bay Hyde Robert Louis Stevenson’un kaleminden çıkan Dr. Jekyll ile Bay Hyde adlı kitabı henüz bitirdim. Celal Üster’in harika çevirisi ve kitabın sonuna eklediği bilgilendirici notlarla daha derin bir hale gelmiş. Bu yazı bu kısımdan sonra olay örgüsü bilgisi içermektedir. Kitap 19. yüzyıl Londra’sında geçiyor. Başlarda bana bir Sherlock Holmes bir Morgue Sokağı havasını anımsatsa da aslında kitabın dedektiflikle pek alakası yok. Bay Hyde denen şahıs ilk başlarda epey büyük bir gizem yaratıyor. İster istemez “Ya bu adam niye bu hallerde, niye bu kadar agresif?” dedim. Kitap kesinlikle bu kısımda tadı damakta bırakacak nitelikte hızlı ilerledi benim için. Bir anda Harry Jekyll, namı değer Dr. Jekyll, akıl dolu bir mektup oyunu yaparak kendi içinde bastırdığı tarafını yani agresif, huysuz, dengesiz ve o tiksinç tarafının Bay Hyde olduğunu bize söylüyor. O kısımda ayrıntılara girmeyeceğim bir ilaçla yapıyor işte. En sonunda ise “A aa!” dedim ve bitti. 200 hatta 3...

Öylesine(Eser miktarda İkigai içerir.)

  Öylesine(Eser miktarda İkigai içerir.) Bu gece bir alıntı veya bir aforizma yapmayacağım. Öylesine bir iki çiziktirmeye geldim buraya. Zor ya… Bakıyorum da insanlardan bazıları gayet iyi yerlere gelmiş, birkaç dil biliyorlar, şimdiden ürkütücü görünen dersleri vermişler bir de yetmezmiş gibi sosyallik falan. Cümlelerim bile düştü. Uzaktan imkansız görünüyor açıkcası. İçimden bir yerden cılız da olsa bir ses bağırıyor: Sürece inaaaaan!! "Trust the Progress!!“. Bu söz aslına bakılırsa epey derin sadece bir dakika düşünün. Umarım düşündünüz ve şimdi bu paragraftasınız. Sıkışmış, yorulmuş ya da epeeey uzak bir atış yapacakmış gibi hissederken motivasyonum sürece güvenmektir. Aslında sorumluluklar ile beslenen sürecimizi bir de ek donanımlarla şımartırsak her şey yolunda olacak değil mi? Keşke söylediğim kadar kolay olabilseydi. Bu işi kolay yapmanın da tek bir yolu var bence. Sevdiğiniz sürecin içinde olmak. Eğer süreciniz için çalışırken zaman su gibi akıp gidiyorsa korkmayın d...

Neden buradayım?

  Neden buradayım? Bir şeyler yazmak için ilham perisi gibi bir şey bekliyordum. Biraz da yetersiz olduğumu falan düşünmeye başlamıştım. Bundan birkaç ay önce podcast kaydetme işine de sırf bu tip düşünceler yüzünden başlayamamıştım. Podcast demişken şuraya M. Serdar Kuzuloğlu’nun son derece beğendiğim ve ilerleyen yazılarımda da birkaç noktasına değineceğim serisini bırakmak isterim.   ZihniminKıvrımları . Ben biraz asosyal bir insanım nitekim Twitter, Instagram gibi mecralarda vakit öldürmekten öteye gidemedim; benim için o tip yerlerin sosyali düştü medyası kaldı diyebilirim. Podcastlar yapıp YouTube, Spotify gibi mecralarda niçin bulunamadığıma gelecek olursak da şu söz bunu açıklar: Mükemmel iyinin düşmanıdır. Mikrofon, diksiyon ve daha nice değişken açıkcası gözümü korkuttu. Ha mükemmel yazılar çıkaramam belki ama en azından içime sinecek bir iş olacak. İzlediğim güzel bir film, okuduğum hoşuma giden bir kitap ya da öylesine yolda falan yürürken zihnimde oluşan hoş bir ş...